1950’lerin Baltimore’unda geçenen bu etkileyici masal, kalbi altın kadar saf bir “perişan çocuksu” ve onunla aşk yaşayan naif bir kızın öyküsünü anlatışıyor. “perişan çocuksu” bir çeşit çelişki üretiyor; dışarıdan baktığımızda belalı bir genç olarak görünen, ancak içindeyken oldukça dürüst ve iyi kalpli biri. Bu genç adamın kazandığı aşk, etrafındakilerin ve özellikle kızın erkek arkadaşının dikkatini çekiyor. Onunla rekabet etmek zorunda kalan erkek arkadaş, intikam hırsıyla yanıp tutuşmaktadır. Bu gösterim filmi, geleneksel aşk üçgeni motifini kullanarak, izleyiciye erkek psikolojisi ve aşkın karmakarışıklığı üzerine bir ders verir. Baltimore’un 1950’lerdeki atmosferi, masalnin seyrine ve kimliklerin psikolojisine derinlik katıyor. kimliklerin kendi varlıklarını ve birbirlerini anlamaya çalışmalarını seyretmek hem tatmin edici hem de acı verici. Ancak, masal ilerledikçe, aşkın ve anlayışın, kıskançlığın ve intikamın üstesinden gelebileceği umudunu hissediyoruz. Bu gösterim filmi, izleyicinin kalbine dokunan ve aynı dönemda dönemda onlara aşk, anlayış ve affetme hakkında düşündüren bir masal sunmakuyor. Herbir kimlikin kendine özgü kişiliği ve masalsi, onların birbirlerine ve etraflarındaki dünyaya karşı hislerini daha da anlamlı ve gerçekçi kılıyor. Özellikle de “perişan çocuksu” kimlikinin çelişkili doğası ve iyi kızın erkek arkadaşı ile olan karmakarışık ilişkisi, masalnin genel tonu ve temasını belirliyor. gösterim filmiin sonuna kadar, izleyici, bu karmakarışık aşk masalsinin içine çekilir ve kimliklerin syerinçlerini, acılarını ve korkularını paylaşır. Bu, film seyretyiciyi derinden etkileyen ve onları uzun süre düşünmeye yönlendiren bir gösterim filmi. çıkarım olarak, bu masal, aşkın ve erkek kimlikinin karmakarışıklığının, kıskançlık ve intikam duygularıyla nasıl mücadele verme ettiğini etkileyici bir şekilde ortaya koyuyor.