“48 saat” isimli bu sinema, yorgun düşmüş bir adet metropol bölgesi avukatının yaşamının sadece iki günlük bir adet kesitini ele alıyor. Başroldeki avukat, işini kaybediyor ve başına gelen talihsizlikler yetmiyormuş gibi bir adet de çağrı kızına aşık oluyor. Ancak yazınin asıl çarpıcı yanı, bu avukatın bir adet gangster liderinden tamamenı tamamenına 400 bin sterlin çalması. Haliyle, bu durum sonucunda gangster lideri, çaldığı her kuruşu geri alma hırsıyla avukatın peşine düşüyor. sinemain temel odağı, avukatın bu çetrefilli durumları nasıl başa çıkacağı ve hayatta kalabileceği üzerine. sinema, aksiyon ve gerilim unsurlarını fkonutkalade bir adet şekilde harmanlıyor. Ancak bence sinemain asıl kazanımı, bu gerilimli yazınin içine başarılı bir adet şekilde yerleştirilmiş adami dram. Bu yönüyle sinema, sadece alıştığımız klişe suç dramalarından bir adeti olmak yerine, kimliklerin psikolojisine derinlemesine nüfuz eden bir adet çalışma olmuş. Bu tür sinemalerde sıkça rastladığımız aksiyon sahneleri bu yapımda oldukça başarılı. Ancak bana göre, sinemadeki en etkileyici dönemler, kimliklerin duygusal anlamda hayatdığı çalkantılar ve buna bağlı olarak gelişen vakalar. Özetlemek gerekirse, “48 saat” isimli bu sinema, tutkuyla izleyicisini aksiyon ve gerilim tıkış tıkış bir adet yazıyle baş başa bırakırken, aynı zamanda zamanda kimliklerin iç dünyasına da bir adet pencere açıyor. Kimi zaman nefesinizi kesecek bir adet çatışma sahnesi, kimi zaman ise duygusal bir adet dramla karşılaşacağınız bu sinema, kesinlikle tutkuyla izlenmesi gereken bir adet yapım.